15 Ekim 2014 Çarşamba

SEVİYORUM

   Merhaba;
   Yıl sonuna doğru turumu sonlandırmayı düşünüyorum. O zamana kadar interneti hayatımdan çıkarıyorum. Telefon annem için var. Paylaşımlara 2 aylık bir ara, yaşamaya devam.


Yo yoo yanımda yün çorap ve eldiven var. Panik yok!
Sevgiyle.

14 Ekim 2014 Salı

ŞEY

   Gürcistan'da gece çadırın yanına geldim. Işığı çadıra doğru tuttum. Reflektörler parlıyor, biraz ilerde 2 adet göz de parlıyor. Eşhedü enlaaa. hehehh. Şaka. Işığı tutuyorum korkmuyor; bakıyorum kaçmıyor. Yav ne ola ki? Tilki heralde.. Ooov. Köpekmiş be... "Şöyle kurtlu murtlu birşey olmadı mı?" diye soruyorsun. Yok olmadı. En fazla tilkili oldu. Onlarda pıtır pıtır geziniyor zaten. Ha kokarca gördüm. Canlı olmadığı için fotoğrafını çekmedim. Bir gece yanlışlıkla kirpinin üstüne bastım. Buradan da özür diliyorum. Yılan da gördüm ama o bahsedilen kara büyük yılanlardan görmedim. Bir sürü kuş gördüm. Mardin'deki köpeklere buradan saygılarımı sunuyorum. Hürmetler. Sesim gitmiş! Onlar bana bağırıyor, ben de onlara bağırıyorum. Yapacak bir şey yok, herkes görevini yapıyor. Mardin harika bir yer (78. kez yazdım sanırım) tamam ama köpekleri zor durumda bıraktı gerçekten. Bunu da buradan söylemiş olalım.


   Fotoğraf Ardahan Artvin arasından. Bu iki şehir arası bisiklet için çok uygun. Güzel tırmanışlar var. Doğa harika.

13 Ekim 2014 Pazartesi

DEVAM

-Rekor denemesi falan mı?
-Senin bundan çıkarın ne?
-Gittiğin yerlerde Kaymakam'ı ziyaret ediyor musun?
-Ne satıyorsun?
-Hoşgeldin.
-Dükkanlara su mu taşıyorsun?
-Saç ,baş hiç üniversite mezunu gibi değilsin.
-Pkk seni görse sevinir, misafir eder.
-Hoşgeldiniz. Neden bu kadar yandınız?
-Ülkenin en iyi bisikletçisi olabilirsin.
-Ekmek elden su gölden.
-Ne kadar harcıyorsun yolda.
-Yorulmuyor musun?
-Ne satıyorsun?
-Devlet destekli mi gidiyorsun?
-Türkiye mi, Dünya mı?
-Göç nereye?
-Hello.
-Motorbisiklet olsa daha iyi değil mi?
-Bana milyarlar verseler yapmam.
-Korkmuyor musun?
-Ya hiç aklın yok, yada çok var.
-Soyadın ne? İleride duyarız belki ismini?

UZUN

   Cüneyt Abi; "kültür lafını duyduğumda artık midem bulanacak gibi oluyor" demişti. Evet; dayatılanlar, kültürün kimi hallerinin sınırlarını çiziyor. Türkiyedeysen çoğunluk "müslümanım" diyor. Başka bir ülkede farklı bir din dillendiriliyor. Aynı toprak parçası üzerinde din hakkında benzer şeylerin söylenmesi aslında normal. Bu kültür denilen meret mi sebeb acaba? İliklerimize kadar işlemiş gibi.
   Geçende bir belgesel izledim. Kutup dairesine yakın bir noktada toprağın yerlisi yüzlerce kuş avladı. Fok derisine koydu, derinin ağzını dikti ve sineklerden korumak için fok yağı sürdü. Sonrasında güneş almayacak şekilde taşlarla üzerini kapattı. Kış için besin depolamış oldu. İhtiyaç duyduklarında da bu özel besinlerini çıkarıp çiğ olarak yediler. Keskin koku yemeğin önemli bir öğesi ve memnun olma sebebi. Onlar için olağan ancak daha güney topraklar için bakılamayacak kadar iğrenç. Diğer taraftan başka bir kesim kalkıyor "veganım" diyor. Mutlak doğru nedir diye bahsetmiyorum. 
   Bisikletçiler çok haklı uzun seyahat etme konusunda; baksanıza.

10 Ekim 2014 Cuma

NASIL


-Nemrut Dağına ve Ayder Yaylasına çıkarken bisikleti arkaya atıp araca almak isteyenler oldu. "Teşekkür ederim benim aracım var." Nemrut Dağını yazıp duruyorum. Bahsettiğim Bitlis Nemrut Dağı. Krater göllü olan, 3 tane, harika...


-Çamlıhemşin tarafında toprak kaydı. O gece Doğa Otel'de kaldım. Ertesi sabah toprak kayması yinelenmiş yol yine kapalıydı. Bölge insanı duruma alışık. Oturduk çay içtik, sohbet ettik.
-İtalyan motorcuya Pakistan'da seyahat etme ve güvenlik meselesini sordum. Hafife aldı. Adam haklı; birçok insana göre neresi tam olarak güvenli ki.
-O gün enerjim düşmemeliydi. 6 tane çikolata yedim diyorum; öylece bakıyor.
-Turu Bağımsız Yazar Nihat Abiyle yapsaydık ağlaya ağlaya gezerdik bu topraklarda.
-Pınarcık ve Sevgili Beste; Ahmet Aslan'ın müziğini hanginiz verdi? Kızmayacağım gerçekten, hanginiz verdi?
-Düzgün şekilde lastik yamamayı yolda öğrendim. İgor'un şahane lastikleri 6.000 kilometrede yalnızca 1 defa patlamış. Epey süre daha sağlam bir şekilde gidecek gibi duruyorlardı. Hoş gerçekten.
-Gürcistan'da 3-4 kilometrelik tünelden geçtim. Ömür törpüsü gibi.


9 Ekim 2014 Perşembe

MADDE

-Anladıysan 1'e anlamadıysan 2'ye bas diyorum. O gidip 3'e basıyor.
-Yanımda 2 adet marker kalem vardı. Bir tanesi hiç kullanılmadan uçup gitmiş. Ağzı açık kalmış.
-Yanımda 4 kitap, 1 not defteri, 2 çizim defteri var. Fixative de var.
-Turda 2 sefer susuz kaldım. Kars tarafında Syzmon 2 tane tablet verdi ve zaten az olan suyunu paylaştı. Onlar bir süre daha taşıdı beni. "Vücudum çalışmıyor" demiştim Syzmon'a. Zor gerçekten.
-9 Ekim 2014. 2. ana kampta küçük bir aradayım. Yakın zamanda pedal kaldığı yerden, Giresun'dan dönmeye devam edecek. Karadeniz sahilden Maramara'ya ardında Ege ve Akdeniz'e varacağım. Sonra rotayı Eskişehir'e, eve kıracağım. İgor, "normal hayata dönmek istemiyorum" demişti. Hatta "belli bir süre çalışıp sonra tekrar düşerim yollara" diyordu. İgor İsviçre'de bir televiyon kanalıyla anlaşmalı halde yol alıyor. Şirkete fotoğraf yollayıp, yazı yazıyor ve bu sayede para kazanıyor. Arada radyoya da bağlanıyormuş. Hatta eline iyi sayılabilecek miktarlar geçtiği için daha çok otel ve camping alanlarında kalmaya başlamış bir ara. Ama turun mantığına ters olduğu için turu rüzgarın yönüne bırakmış ve bolca doğada kamp atmaya başlamış. "Geri döndüğümde fakir bir insan olacağım" demişti. Haklı; doğada sular buz gibi ve özgür akıyor. Yağsız tutsuz makarna güzel gidiyor. Yediğimiz içtiğimiz gerçek tadında. Ruhen ve fiziksel olarak çok formda ve iyi hissediyor insan. Bunlardan mahrum olmak ciddi anlamda bir yoksunluk. Ama parasal olarak da fakir olacağız; orası ayrı. Neyse biz işimize bakalım.:)heeheh... Yolda olmayı nasıl anlatsam hala bilemiyorum.


                                   



8 Ekim 2014 Çarşamba

RÜZGAR




-Bir ara sandalyeye oturunca, en son ne zaman sandalye kullandığımı düşünmüştüm.
-Bisikletliler akın akın Tacikistan, Çin, Hindistan taraflarına gidiyor.
-Arda kalanları bir toplayalım üzerine konuşur, gerekeni yaparız.
-Yatmadan önce üstümü değiştiriyordum çadırda, bir baktım göğsümde bir böcek, bacağımdaysa bir solucan var. Aynı anda olması biraz garipti.
-Nemrut dağında kamp attığımda gece çadırın yakınına bir canlının geldiğini hissetmiştim. Belki psikolojikti; belki de bir hayvandı. Bu hissi şu ana kadar yalnızca 1 kere yaşadım. Syzmon hak vermişti. O hissi biliyor.
-Doğubeyazıd'da kaçak sigara satan adama; "bir poşet de bana ver memlekette satayım" dedim. "Yolda yakalanırsın" dedi.
-İshak Paşa Sarayı'nın, Eski Mardin'in ve Sümela Manastırı'nın son kilometreleri epey zorlu ve dik.
-Batı Karadeniz'e de az kaldı. Yolları fenadır.
-Şimdiye kadar gördüğüm en etkileyici şehir tartışmasız Mardin.
-Kars'da otele kayıt yaptırırken araç plakası kısmına "TREK DS 8.3" yazdım. (Bisikletimin modeli hehehh...)
-"Evet, yıktınız kırdınız buldozerlerle paramparça yaptınız. Ama bu yağan kara, bu akan suya, bu açan goncalara, o tomurcuklara gücünüz yetmeyecektir. Bu toprak Anadolu bunu bilsinler." Bağımsız Yazar Nihat Genç

7 Ekim 2014 Salı

HAL






NOT



   Yukarı Kavrun yaylası 2300 metre civarında Kaçkar zirve yolunda harika bir yer. Ben Eylül ayının sonunda orada olduğum için hiç dağcı yoktu. Zaten zirve karlı ve soğukmuş. Kavrun'a çıktığım gün epey zorluydu sis ve az yağış vardı. Hava gündüz 8, gece 0 derece civarındaydı. Şahin Pansiyon sağ olsun misafir etti beni. Ertesi gün hava açtı. Gerçekten harika bir yer. 
   İngiliz çiftle Zil Kalesinde, Doğa Otelde ve Kavrun Yaylasında karşılaştık. Sevindik birbirimizi görünce. "İyi İngilizcen var nerede öğrendin?" diye sordular. (Herkese söyleceğim:))
   "Hani derler ya davul bile dengi dengine" yazı biçimiyle Olcay Güzel edebiyatta yeni bir sayfa açtı haberimiz olsun.
   Yücel Abiyi tanımayan yok değil mi? Peki göreniniz var mı?
   Syzmon farkında olmadan askeri alana kamp atmış. Gece kamp alanına askeri helikopter inmiş.
   Güneydoğu'da Suriyeli çocukların vücutlarında yara izleri vardı. "Burada olmaktan dolayı memnun musun" diye sordum bir çocuğa. "Mektep yok" dedi.
   Dilek Ergül hayali ve 10 kız çocuğu için okyanusta. Ya biz!
   Karadenizin coğrafyasında insanında bir heyecan ve çoşku var. Etabı bir tamamlayalım yine anlatır dersimize çalışırız.


   Yılanın üstüne basarsan yüzüne atlar. Gelinim de öyle.

  
   Beni görünce duran ilk motorsikletçi. Ardahan tarafında karşılaştık. Tacikistan yolcusu. Zamanında bisikletle Avrupada 5.000 km civarı yol almış. Bu arada Çıldır gölü etrafı çok güzel. O tarafta birde doluya yakalandım. Çıldır'da kaldığım gece var anlatılacak. Sonra yazarım yada muhabbete kalsın.


   Gürcistan'da şiddetli dolu yağışından sonra tepedeki görüntü.

İGOR

   İgor bir gün; "akşam İslam'ı anlat bana" dedi. O akşam İslam hakkında konuştuk. Kamp akşamlarında yalnız olmamak güzel. Yemekler daha bir özenli, çaylar sohbet eşliğinde daha bir hoş.

 
   İgoru'un kamp yeriyle ilgili çok komik bir anısı var. Birde nehri bisikletle geçerken akıntıya kapılmış. Videosu var; çok güldüm.
   Gürcistan'da nehirde yıkandığım oldu. Bazen sadece başımı yıkadım. Sular buz gibi ve temizdi.


   İgor da aynı fikirdeydi. Turdaki en özel anlar bir ailenin kapılarını açmasıyla yaşanıyor. Gücistan'da da bu hali yaşadık; hoş oldu.


   :) Bu fotoğrafı çekindik, bir baktık ki camın arkasından bir bayan da bizimle birlikte çoşmuş; daha bir güldük eğlendik,
   Gürcistan bisikletçi kaynıyor. Yolda başka gezginler görmek çok güzel.

GÜRCİSTAN

   Borçka'dan çıkmış tırmanışa başlamıştım. Fotoğraf çekerken bir köşede, arkamdan yüklü bir bisikletli daha geliverdi. İsveçre'den İgor... Gürcistan'a doğru gidiyormuş. Benim de o taraflara gitme fikrim vardı zaten; düştük yollara.




   Başka bir ülkeye bisikletle geçiş yapmak güzel bir duygu. İgor ile yol alma biçimimiz epey benzerdi; iyi anlaştık. Batum'a ardından Tiflis'e beraber gittik. Sonrasında ben farklı bir yoldan Türkiye'ye dönme kararı aldım. İgor Ermenistan'a geçti. Başka bir ülkede başka haller görünce Azerbeycan'a sonrasında İran'a geçmenin planlarını yaptım ancak pasaport için 7-10 gün kadar beklemem gerekiyordu; istemedim. Aslında bir Asya turu ancak paklardı beni orası ayrı. Dönüş yolu için farklı bir rota seçtim, dağ yollarına vurdum kendimi. Geçekten harika bir güzergah, bisiklet için çok uygun. Harita üzerinden rotayı paylaşırım ilerleyen zamanda. Zorlu iniş çıkışlar ve taşlık yollar mevcut. Jant telim kırılır diye bekledim, Bisiklet gerçekten sağlam çıktı. bana mısın demedi.



   Dönüş yolunda Ukraynalı 9 kişilik bir gruba rastladım. Bir kaç haftalığına Gürcistandalarmış. Onlara katıldım. Özellikle akşamları yemek ve çay faslı kalabalık halde güzel geçiyor. Fotoğraf çekeceğim diye zaman zaman geride kalıp beklettim onları. Yapacak birşey yok, yollar harikaydı.


   Birde Artvin taraflarında 3 Ukraynalı bisikletçiyle tanışmıştım. Fotoğraflarını gösterdim, arkadaş çıktılar. İşin ilginç tarafı, Batum'a geldiğimizde kamp yerimize haberiz biçimde onlarda geldi. Hoş bir tesadüf oldu; çok eğlendik. Özellikle Batum'da acayip ıslandık, yağmur çok güçlü ve sürekliydi.