30 Kasım 2014 Pazar

HOP

   Sinop ve Gökçeada'nın yeri bir ayrı, geniş bir zamanda notunu düşerim buraya. Çok güzel insanlarla tanıştım. Ege etabı başladı. Turun sonuna doğru yaklaşıyorum. Ne bileyim yav. Neyse...
   Evet havalar serin ama olsun, tadı da bir ayrı.
   Dün İkizim Finduk şöyle söyledi telefonda; "Ayy Fıraattt, midem bulandı, içim kabul etmedi. Düşünemedim. Kaşınıyor musun? Bitlenmişsindir. Evet epey zamandır yıkanmıyorum. Zamanı söyleyince tepki verdi, haklı aslında. O değil de "düşünemedim" demesi gerçekten rencide ediciydi. ehheha...
   Bir kaç fotoğraf koyalım. Ha bir de köyün delileriyle ilgili... Bugün ayağını yere sürüyerek yürüyen bir kimse gördüm köyde. İlk intibam "evet köyün delisi bu kimse olmalı" yönündeydi. Kaç yüz tane köy geçtim. Köyün delisine devlet neden maaş bağlamıyor hiç düşünmedim. Neden? Yooo, bu yoksul, kimsesiz, yaşlı yada başka bir isimle değil. Tanımı doğru ve net olmalı. "Köyün delisi". Ayrıca söz sahibi olmalı, karar mercii görevi verilmeli. Ezer bozan, standart düşünce sistemini sorgulayan, farklı bakış açısı ve hayat görüşü köy karar mekanizmasında yerini almalı. En az asgari ücrette ve sigortayla bir gelir bağlanmalı bu kimselere. Çünkü köyün muhabbeti, neşesi, haberi ve bölgenin genel hali bu vatandaşlarda mevcut. Bir ara bu konuyu daha detaylı oturalım, konuşalım. Ayak üstü olmayacak. Ben muhtarı bilmem bu şahsı ararım. Neyse notumuzu alalım, dersimize çalışalım.





SUZİİİİİ

   Yazıya başlamadan önce gülümsedim dik konuma geçtim. Çünkü ilham veren heyecan uyandıran birisiyle tanıştım. 21 Kasımda Bolayır'a vardım. Bir benzin istasyonuna girdim. Aha bir bisiklet hem de yüklü, arkalı önlü. Personele sordum. "Restoran kısmına bir bayan  oturuyor onun" dedi. Neyse gittim, tanıştık, sohbet etik.Tek başına bisikletle seyahat eden İspanyol bir bayan. Sri Lanka'dan İspanyaya; Asya, Avrupa turunda. Tebrik ettim. Yemek yedik. Uzuncaaa, tur için geç sayılabilecek saate kadar sohbet etik. Birbirimize kendi dillerimizde mektup yazdık. İnternetten çevireceğiz. O, bayan mescit kısmında kaldı, ben arka tarafa kamp attım. Sabah bol çay içtik, ısınmaya çalıştık. Güzelce kahvaltı ettik. 2 yıldır annesini görmüyormuş. "Çünkü ben gezginim" dedi. Ayrıntıları konuşuruz isteyenle. Tanıştığım için mutluyum.
 


   Geleneklerimizden bahsettim. "Misafire kolonya ikram ederiz" dedim. "İçmek için mi?" diye sordu. hehehh. Kolonya, çikolata ikramını canlandırarak anlattım. Kolonyayı döktüm, öylece bekliyor, elinde tutuyor. O bana ikram etti, epey özen gösterdi elimden damlamasın diye. Baklava ve tahin-pekmeze bayılmış. Ne kadar küçük ama ne kadar güzel. Böyle şeyler yaşayınca yolda, biraz daha uzaklara gidesim geliyor. Sonra gecenin 3'ünde böyle deftere notlar alıyorum. Dur bir bitki çayı içeyim, dertlendim mi ne...

AHMET ABİ

    Selamlaştık. "Korkma" dedi. Hehehehh beni tanımıyor tabi, "korkmuyorum" dedim. Araçlarımızı park ettik. Anlatmaya başladık. Ahmet Abi Marmara Denizindeki adalarda ticaret yapıyor. 2. el eşya ticareti. Avşa Adasında tanıştık, Feribotta da yol arkadaşı olduk. İlk defa birisinin fotoğrafını çekmek için ısrar ettim. İstemedi. Neyse benim ineceğim limana geldik, ayrılırken dışarıdan makineyi işaret ettim. Gülerek onayladı. Hemen bir kaç kare aldım. Sonra Paşalimanı Adasında tekrar karşılaştık. Gözlerime inanamadım. Halbuki şaşıracak ne var? Adamın işi belli, ee benim yaptığım iş de belli. Neyse tekarar atladık feribota, çay içtik sohbet etik. Başta fotoğraf çektirmeyi bile istemeyen Ahmet Abiyle video çekimleri yaptık. Bakarız bir ara, güzel oldu. Yücel Abiyi hatırlattı bana.



MALİ

   Usta bisikletçi arkadaşım Mali İstanbul civarlarında 3 günlüğüne eşlik etti. Birisiyle birlikte yol almak hoş, özellikle de kamp akşamları daha güzel. Maliyle orman yollarından geçtik, tura renk kattı.

19 Kasım 2014 Çarşamba

ARADA OLUYOR.

   Gazeteye davet ettiler, gittim. Tanıştık falan. Bir süre sonra muhabir kolonya servis etti. Yok alınganlık değil. Harbiden Karadeniz etabında küf koktum.O derece...
   Geçende gelmiş: "Kendisini atmaca zanneden 2 kargayı anlatacağım. Hikayesi var bende." dedi. Bakalım göreceğiz.
   Yarına bir güneş açsa da başımı yıkasam.
   Yılmaz Özdil; İsim Şehir Artist
   Uyudum, uyandım. Saat 01.55
   Ihlamur yaptım.
   Bu gece hava soğuk değil..
   Marmara Adasına gideceğim.
   Tekirdağ tarafındayım.
   Biraz okuyup, içip, yatayım.
   Evet mutluyum.
   Yoo bu şiir değil.
   Belki daha sonra.
   Yaşasın 16 Kasım.
   Niye mi?
   Hiç... Bir gün sadece.
   2 defa çadırdayken fener tutup yanıma geldiler. Pek iyi bir durum değil. İlkinde bir anne ve oğlu vardı. Bunlar misifirlikteyken  bahçelerine girip meyvelerini çalmışlar, dalları da kırmışlar. İz peşindelerdi. İkincisinde de 2 adam araçtan kaçan mandalarını arıyorlardı. "Bağlamadınız mı?" diye sordum. "İpi koparmış, atlamış." dediler.
  
 

 

YEAP

-Evet, sizden haberdarız 211 nolu oda.
-Miras mı yiyorsun? (Kahkahayı bastım. 89 yaşında bir amca söyledi. Favori yorumlardan.)
-Yav anladım da kış geldi.
-Hah şöyle, hayat böyle yaşanır.
-Sen gazeteye çıkan bisikletçi değil misin?
-Bu naneyi herkes yiyemez.
-Başkaannnnn yemek getirdik sana.
-Amacın ne?
-Hoşgeldin.
-Yollar sakat ayılara dikkat et.
-İş mi arıyorsun?
-Evi yüklemişsin be yauvvv...
-Aferin ulan.
-Bu eşyalar ne be yavrum?
-Ooo bakıyorum tam gaz yüklemişsin.
-Vallahi sen bir şeye kahretmişsin.
-Boşver, akarsu gibi ak anasını satayım.

SICAK

   Yere bakıyordum, hiçbir şey düşünmemeliydim. Evet sıcak. Turumu düşündüm. Bugün olanları da... Yazmayı düşündüm. Buradayım; evet sıcak. Ekimin son günleri, hava yağışlı. 11 gün, 638 kilometre sonra. Yo yoo rüya değil, sıcak su bu. Duştayım işte. Evet sıcak.

KİM

   Yolda akli dengesi bozuk insanlarla da karşılaşıyorum. Başlangıçta boş vermiş, kimsesiz, bakımsız gözüken kimileri zihnen sağlıklı olabiliyor. Kafası bir garip dediğim insanların ortak özelliği başlangıçta normal gözükmeleri. Biraz muhabbetle gerçek ortaya çıkıyor. Bazısının ihtiyacı var konuşmaya. Tabi kim normal kim değil ben karar veremem ama "bence" diyelim kapatalım konuyu.

9 Kasım 2014 Pazar

AĞVA



 










   Merhaba,
   İnternete yıl sonuna kadar "niiii" dedim ama maalesef yün çorabımın teki delindi ve zamanında epey ıslandım Karadenizde.
   Neyse, Şu sıralar artık Karadeniz etabı bitti diyebilirim. Şu an Ağva/İstanbul'dan yazıyorum. Neler oldu notlarıma fotoğraflara şöyle bir bakmam lazım. Kafamı toplayarak tabiki.
   Öncelikle havalar 5-6 gündür çok naif. Çadırdan kafamı bir uzattım Küre ilçesinde, sevinçten sarhoş oldum. Neyse insanlar "kış geldi kış geldi" diyorlar ama sonbahar ne olacak; soruyorum. Yolda yine çokca gezginle karşılaştım. Bisikletli gördüğüm gibi yürüyerek seyehat eden gezginlerle de tanıştım. Çok etkilendim. Bir zaman bende yürüsem mi acaba diye planlar yaptım. Gerçek olması için çok istemek ağlayacak duruma-kıvama gelmek lazım. Biliyorsunuz değil mi yoksa "ammaaaaaannnnnnn biniyorum ben otobüse" yada "amannn hadi beni de götürüver" deyiverir kimse. Bence öyle. Yolda olanlar, gördüklerim, yaşadıklarım hadi anlatıveriyimle olmayacak en azından bunu anladım. Geniş bir zamanda hem konuşuruz hem uygun bir zamanda yazarım çokca. Ne oluyor diyen okur.


   Pansiyondan arkadaşım Selçuk'u es geçmek tabiki olmazdı. Şile bir durak noktasıydı turumda. İstanbulda toplanabildiğimiz kadar toplandık. Çok güzel, unutulmaz.

   Değerli arkadaşlarım Muhammed Şah ve Zeliha'nın prensesleri Reyyan Sare'yi görünce, göğsümde hani tırtıklı kocaman bir yaprağı düşünün o formda ve büyüklükte bir alan yandı, acıdı; uzun sürmedi. Bu durum sesimi, gözlerimi ve ruhumu etkiledi. O çocuğa ilk bisikletini ben alacağım. Alan olursa kabul etmeyin; siz de sakın almayın. Buradan da uyarmış olalım.
   Bu turda hayatımda bazı ilklerde yaşanıyor duygusal olarak da, madde alanında da. İbrahim Onat'ın dediği gibi "Herkes kendi hikayesini yaşar." Aynen...
   Geceler uzadı, ne mi yapıyorum. Kitap okuyor, püskevi yiyor, çay içiyorum. Haritaya da bakıyorum.


   https://onthewaytoday.wordpress.com/ Bu blogda yürüyerek seyehat eden bir gezgin var. Sinop'a doğru ilerliyordu, yolda karşılaştık. Şöyle bir baktım sitesine, yakın zamanda inceleyeceğim. Bir göz atın derim.
   Çizimlere bakacağız hep birlikte, söz.